25 Nisan 2014 Cuma

ÜRGÜP GÖREME GEZİSİ (Konuk Yazar: Mert Mangör)



ÇOK OKUYARAK DEĞİL ÇOK GEZEREK ÖĞRENDİK

     Ürgüp, Göreme, Avanos gezi kapsamındaki Kapadokya gezisi için Üniversitemize ait Cebeci Kampüsü yerleşkesinde sabah saat 8’de buluştuk. Gezimiz 10-15 dakikalık bir gecikmeyle başladı.  Yola çıkmıştık ve ilk durağımız Tuz Gölü’ydü. Tuz Gölü ülkemizin Van Gölü’nden sonra ikinci büyük gölüdür. İç Anadolu Bölgesi'nde Ankara, Konya ve Aksaray illerinin sınırının kesiştiği yerde yer alır. Türkiye'nin tuz ihtiyacının %40'ü bu gölden sağlanır. Tuz gölü, yerkabuğunun bir bölümünün tektonik hareketler sonucu çökmesiyle ve çöken alanında suyla dolmasıyla oluşan bir tektonik göldür. Tuz Gölü, dışarıya akıntısı olmayan kapalı bir havza gölüdür. Yağış alanının genişliğine rağmen beslenme kaynakları zayıftır. Göle su getiren akarsular, yazın suları iyice azalan ya da tamamen kuruyan derelerdir.
Tuz Gölü
     Tuz Gölü’nde Onur Hocamız bize göl ile ilgili bilgi verdikten sonra sonraki durağımız olan Ihlara Vadisine gitmek üzere tekrar hareket ettik. Tuz Gölü gerçekten inanılmaz güzellikte bir gölümüz ancak benim ve arkadaşlarımın görüşleri Tuz Gölü’nün çok bakımsız olmasıydı. Türkiye’nin böylesine önemli bir gölü daha bakımlı olmalıdır.
     Ihlara Vadisi’ne vardığımızda hava iyice ısınmıştı ve genellikle turistlerden oluşan kalabalık vardı. Ben ve birkaç arkadaşımın Müze Kartı olmadığından Müze Kart almak için sıraya girdik. Müze kartını aldıktan sonra zaman yetersiz olduğu için pek gezemedik. Ihlara Vadisi, Hasandağı volkanından püskürtülen lavların akarsu aşındırması sonucunda oluşan cemal şekilli bir vadidir. Melendiz çayı, milyonlarca yıllık bir sürecin sonunda, 14 kilometre uzunluğunda ve yüksekliği yer yer 110 metreye ulaşan kanyon görünümlü bu vadiyi meydana getirmiştir. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz çayına ilk çağlarda Kapadokya ırmağı anlamına gelen "Potamus Kapadukus" denilmekteydi. Ihlara Vadisi insanın içini rahatlatan mükemmel bir doğa güzelliğiydi. Buraya tekrar tekrar gelmek isterim kesinlikle.

Ihlara Vadisi
     Ihlara Vadisi’nden sonraki durağımız Derinkuyu’ydu. Buraya geldiğimizde geçekten çok acıktığımız için normalde Göreme’de vereceğimiz yemek molasını burada verdik. Derinkuyu’da grubun çoğunluğuyla beraber gözleme yedik. Yediğimiz gözleme için pek olumlu bir şey söyleyemeyeceğim ya da en azından benim yediğim ıspanaklı gözleme için, buraya gidecek kişiler için şunu söylemeliyim ki Derinkuyu yemek yemek için ideal bir yer değil.  Derinkuyu Nevşehir ili sınırları içerinde kalan ve Yeraltı şehri ile meşhur bir ilçedir. Tarihi Hititlerle, hatta bazı kaynaklara göre Proto-Hititlerle başlayan, Roma ve özellikle de Bizans dönemlerinde kullanılmaya devam eden Kapadokya bölgesi yer altı şehirlerinin en yaygın kullanımı Bizans döneminde olmuştur. Yaklaşık binlerce kişinin barınma, yeme-içme, ibadet, savunma ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde olan yeraltı şehrinin 8 katı temizlenerek ziyarete açılmıştır. Yer altı şehrinin ziyarete açık alanlarında ahır, kiler, yemekhane, kilise, şırahane (şaraphane), misyonerler okulu, çalımsa odaları, uyuma ve dinlenme birimleri ve mezar odası bulunmaktadır. Yeraltı şehri gerçekten çok ilginç bir yerdi. Buraya giren birçok arkadaşımız bunalıp sıkılarak hemen buradan çıkmak istedi. Eğer Yeraltı şehrinde çıkış için bir tabela ya da bir görevli olmazsa kesinlikle kaybolurduk.
Derinkuyu, Yeraltı Şehri

     Derinkuyu’da karnımızı doyurup yeraltı şehrini de gezdikten sonra sıradaki durağımız Nevşehir’in diğer bir ilçesi olan Avanos’tu.  Burası yıllarca halkın geçim kaynağı olan çanak ve çömlek yapımı ile meşhurdu. Avanos’ta bir çömlek yapımı atölyesine geldik ve bize burada bir çömlek yapımı için gösteri hazırlamışlardı. Bu atölye yetkilisi bize çömlekçiliğin kısa bir tarihi hakkında bilgi verdi. Çömlek yapımı killi topraktan oluyormuş ve dönen bir mekanizmaya çamuru koyup çömlekçinin şekil vermesiyle oluşan bir zanaat. Eskiden teknoloji pek ilerlemediği için dönen mekanizma elektrikle değil çömlekçinin ayak gücüyle yani ayağıyla döndürmesiyle oluşuyordu.  Bize rehberlik eden işletmenin görevlisi birde anı anlattı ve çok hoşuma gitti. Eskiden çömlekçiler gün boyu mekanizmayı ayaklarıyla çevirdikleri için gece uyurlarken de günün etkisinden kalıp ayaklarını hala hep hareket ettiriyorlarmış ve bundan da en çok eşleri rahatsızmış.
     Buradan sonra da konaklayacağımız yere Ürgüp’teki Mustafa otele gittik. Otel’de akşam yemeğini yedikten sonra Ürgüp’ün çarşısını gezdik.
     Ertesi gün ise otelde sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra otelden çıktık ve ünlü bir dizi olan Asmalı Konak’ın çekildiği yer olan Asmalı Konak’a geldik.
Asmalı Konak
     Asmalı Konak’tan sonra Peri Bacalarının en güzel örneğini oluşturan üç güzeller peri bacalarına geldik. Burada kısa süre durup resim çektirdikten sonra tekrar hareket ettik. Peri Bacası, Volkanik bir dağ olan Erciyes Dağı’ndan çıkan lav tüflerinin bu bölgeye gelip üst üste yığılmasıyla ve yığıldıktan sonra da yağmur ve kar sularının etkisiyle burada sertleşerek oluşmuştur. Daha sonra ise sel suları dik yamaçlarda kendine yol bulurken, sert kayaları çatlatarak aşındırır. Bitki örtüsünün özelliklerine göre aşınan malzeme peribacası olarak isimlendirilen şekillerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzeme derin bir şekilde oyulduktan sonra, üst kısımlarda ise sert kayaç olan andezitin yer almasıyla şapka şeklinde duran bir parça ve aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkar.
En güzel Peri Bacası Örneklerinden oluşan Üç Güzeller Peri Bacası
     Buradan sonra da Uçhisar Kalesi’ne geldik. Kaleye çıktığımız da muazzam bir görüntüyle karşılaştık. Bu kaleden tüm Kapadokya’nın güzellikleri ve Hasan Dağı ile Erciyes Dağı’nı görebiliyorduk. Bu kalede zamanında Hristiyanların yaşadıkları bilinmekteymiş. Kale içinde bilinmeyen gizli yollarla saklanma amaçlı kullanılmış. Kalenin en üstünde 3 tane mezar bulunmaktadır.
Uçhisar Kalesi

     Uçhisar’dan sonra ise Deve şeklindeki peri bacasıyla meşhur olan Paşabağ peribacalarına geldik. Burada da birçok peri bacası vardı ancak en meşhuru deve şeklindeki peribacasıydı.
     Daha sonra Türkiye’nin en uzun ırmağının yani Kızılırmak’ında içinden geçtiği Avanos’a bir kez daha geldik. Bu sefer ilçenin merkezine geldik.  Burada öncelikle öğle yemeği molası verdik. Öğle yemeği için girişimci kadınların birlikte açtığı bir lokantaya geldik. Yemekler gayet güzeldi en azından Derinkuyu’daki gözlemeden çok çok daha iyiydi diyebilirim. Yemeği yedikten sonra Kızılırmak’ın üstünde olan ilçenin, meşhur sallanan köprüsünden geçtik gerçekten de çok hoştu. Burada vaktimiz dolduktan sonra programımızda olmayan ancak sonradan eklenen Hacı Bektaş-i Veli Hazretleri’nin türbesi bulunan Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesine hareket ettik.
Avanos Kızılırmak’ta bir Irmak Adası Örneği
     Hacıbektaş-ı Veli Hazretleri’nin türbesinin bulunduğu müze gerçekten çok güzeldi, büyük velinin verdiği huzur kabrinin bulunduğu müzede kendisini gerçekten belli ediyordu. Müzede Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri’nin ve dergâhının eşyaları sergileniyordu, benim bu çok hoşuma gitti. Eşyaların başında insan tasvirleri yer alıyordu. Gerçekten bu bölgeye gelip de burayı görmemek büyük kayıp olurdu bizim için.




     Buradan ayrıldıktan sonra gezimizin son durağı olan Kırşehir ili sınırları içerisinde olan Mucur Obruğuna doğru yola çıktık.
     Obruk gölü Kırşehir ilinin 30 km, Mucur ilçesinin 10 km güneyinde olup, Kırşehir-Kayseri karayolunun 1 km kuzeyinde ve Obruk köyünün hemen yanında bulunmaktadır.  Kayseri Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 20/09/1991 gün ve 1106 sayılı kararı ile I. derece doğal sit alanı ilan edilen Obruk Gölü çevresinin, adeta bir duvarı andıran tabi kayalıklarla çevrelendiği görülmektedir. Göl seviyesine kadar olan derinlik yaklaşık 100 m, çapı ise 900 m civarındadır. Su derinliği yaklaşık 4-5 m olup, yer yer çok derin bölümlerin olduğu da bilinmektedir. Gölde aynalı ve kambur sazan ile kadife türünde balıklar yaşamaktadır. Gölün yarıya yakın yüzeyi sazlık ve diğer su bitkileriyle kaplıdır.
   

      Artık gezimizin sonuna gelmiştik, bu gezi hem bana ve hem de gruptaki diğer arkadaşlarıma çok şey kattı. Gezerek ve eğlenerek öğrenmek dedikleri olay bu olsa gerek. Ankara’ya doğru yol alırken söz almak isteyenler, otobüste gezi hakkındaki değerlendirmelerini yaptı ve herkesin geziden çok memnun kaldığı anlaşıldı. Bu gezimizi güzel olmasına sebep olan Aylin ve Onur hocamıza çok teşekkür etmemiz gerekiyor böyle güzel bir gezi programı bir daha zor bulunur gerçekten. Doğu Karadeniz gezisinin de böyle olmasını umut ediyorum.

Mert MANGÖR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder