ÇOK
OKUYARAK DEĞİL ÇOK GEZEREK ÖĞRENDİK
Ürgüp, Göreme, Avanos gezi kapsamındaki
Kapadokya gezisi için Üniversitemize ait Cebeci Kampüsü yerleşkesinde sabah
saat 8’de buluştuk. Gezimiz 10-15 dakikalık bir gecikmeyle başladı. Yola çıkmıştık ve ilk durağımız Tuz Gölü’ydü.
Tuz Gölü ülkemizin Van Gölü’nden sonra ikinci büyük gölüdür. İç Anadolu
Bölgesi'nde Ankara, Konya ve Aksaray illerinin sınırının kesiştiği yerde yer
alır. Türkiye'nin tuz ihtiyacının %40'ü bu gölden sağlanır. Tuz gölü,
yerkabuğunun bir bölümünün tektonik hareketler sonucu çökmesiyle ve çöken
alanında suyla dolmasıyla oluşan bir tektonik göldür. Tuz Gölü, dışarıya
akıntısı olmayan kapalı bir havza gölüdür. Yağış alanının genişliğine rağmen
beslenme kaynakları zayıftır. Göle su getiren akarsular, yazın suları iyice
azalan ya da tamamen kuruyan derelerdir.
Tuz Gölü
Tuz Gölü’nde Onur Hocamız bize göl ile
ilgili bilgi verdikten sonra sonraki durağımız olan Ihlara Vadisine gitmek
üzere tekrar hareket ettik. Tuz Gölü gerçekten inanılmaz güzellikte bir gölümüz
ancak benim ve arkadaşlarımın görüşleri Tuz Gölü’nün çok bakımsız olmasıydı.
Türkiye’nin böylesine önemli bir gölü daha bakımlı olmalıdır.
Ihlara Vadisi’ne vardığımızda hava iyice
ısınmıştı ve genellikle turistlerden oluşan kalabalık vardı. Ben ve birkaç
arkadaşımın Müze Kartı olmadığından Müze Kart almak için sıraya girdik. Müze
kartını aldıktan sonra zaman yetersiz olduğu için pek gezemedik. Ihlara Vadisi,
Hasandağı volkanından püskürtülen lavların akarsu aşındırması sonucunda oluşan
cemal şekilli bir vadidir. Melendiz çayı, milyonlarca yıllık bir sürecin
sonunda, 14 kilometre uzunluğunda ve yüksekliği yer yer 110 metreye ulaşan
kanyon görünümlü bu vadiyi meydana getirmiştir. Bu çatlaklardan yol bulan
kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz çayına ilk çağlarda
Kapadokya ırmağı anlamına gelen "Potamus Kapadukus" denilmekteydi.
Ihlara Vadisi insanın içini rahatlatan mükemmel bir doğa güzelliğiydi. Buraya
tekrar tekrar gelmek isterim kesinlikle.
Ihlara Vadisi
Ihlara Vadisi’nden sonraki durağımız
Derinkuyu’ydu. Buraya geldiğimizde geçekten çok acıktığımız için normalde
Göreme’de vereceğimiz yemek molasını burada verdik. Derinkuyu’da grubun
çoğunluğuyla beraber gözleme yedik. Yediğimiz gözleme için pek olumlu bir şey
söyleyemeyeceğim ya da en azından benim yediğim ıspanaklı gözleme için, buraya
gidecek kişiler için şunu söylemeliyim ki Derinkuyu yemek yemek için ideal bir
yer değil. Derinkuyu Nevşehir ili sınırları
içerinde kalan ve Yeraltı şehri ile meşhur bir ilçedir. Tarihi Hititlerle,
hatta bazı kaynaklara göre Proto-Hititlerle başlayan, Roma ve özellikle de
Bizans dönemlerinde kullanılmaya devam eden Kapadokya bölgesi yer altı
şehirlerinin en yaygın kullanımı Bizans döneminde olmuştur. Yaklaşık binlerce
kişinin barınma, yeme-içme, ibadet, savunma ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde
olan yeraltı şehrinin 8 katı temizlenerek ziyarete açılmıştır. Yer altı
şehrinin ziyarete açık alanlarında ahır, kiler, yemekhane, kilise, şırahane
(şaraphane), misyonerler okulu, çalımsa odaları, uyuma ve dinlenme birimleri ve
mezar odası bulunmaktadır. Yeraltı şehri gerçekten çok ilginç bir yerdi. Buraya
giren birçok arkadaşımız bunalıp sıkılarak hemen buradan çıkmak istedi. Eğer
Yeraltı şehrinde çıkış için bir tabela ya da bir görevli olmazsa kesinlikle
kaybolurduk.
Derinkuyu, Yeraltı Şehri
Derinkuyu’da karnımızı doyurup yeraltı
şehrini de gezdikten sonra sıradaki durağımız Nevşehir’in diğer bir ilçesi olan
Avanos’tu. Burası yıllarca halkın geçim
kaynağı olan çanak ve çömlek yapımı ile meşhurdu. Avanos’ta bir çömlek yapımı
atölyesine geldik ve bize burada bir çömlek yapımı için gösteri
hazırlamışlardı. Bu atölye yetkilisi bize çömlekçiliğin kısa bir tarihi hakkında
bilgi verdi. Çömlek yapımı killi topraktan oluyormuş ve dönen bir mekanizmaya
çamuru koyup çömlekçinin şekil vermesiyle oluşan bir zanaat. Eskiden teknoloji
pek ilerlemediği için dönen mekanizma elektrikle değil çömlekçinin ayak gücüyle
yani ayağıyla döndürmesiyle oluşuyordu.
Bize rehberlik eden işletmenin görevlisi birde anı anlattı ve çok hoşuma
gitti. Eskiden çömlekçiler gün boyu mekanizmayı ayaklarıyla çevirdikleri için gece
uyurlarken de günün etkisinden kalıp ayaklarını hala hep hareket ettiriyorlarmış
ve bundan da en çok eşleri rahatsızmış.
Buradan sonra da konaklayacağımız yere
Ürgüp’teki Mustafa otele gittik. Otel’de akşam yemeğini yedikten sonra Ürgüp’ün
çarşısını gezdik.
Ertesi gün ise otelde sabah kahvaltımızı
yaptıktan sonra otelden çıktık ve ünlü bir dizi olan Asmalı Konak’ın çekildiği
yer olan Asmalı Konak’a geldik.
Asmalı Konak
Asmalı Konak’tan sonra Peri Bacalarının en
güzel örneğini oluşturan üç güzeller peri bacalarına geldik. Burada kısa süre
durup resim çektirdikten sonra tekrar hareket ettik. Peri Bacası, Volkanik bir
dağ olan Erciyes Dağı’ndan çıkan lav tüflerinin bu bölgeye gelip üst üste
yığılmasıyla ve yığıldıktan sonra da yağmur ve kar sularının etkisiyle burada
sertleşerek oluşmuştur. Daha sonra ise sel suları dik yamaçlarda kendine yol
bulurken, sert kayaları çatlatarak aşındırır. Bitki örtüsünün özelliklerine
göre aşınan malzeme peribacası olarak isimlendirilen şekillerin ortaya
çıkmasına neden olmaktadır. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzeme
derin bir şekilde oyulduktan sonra, üst kısımlarda ise sert kayaç olan
andezitin yer almasıyla şapka şeklinde duran bir parça ve aşınmadan korunan
konik biçimli gövdeler ortaya çıkar.
En güzel Peri Bacası
Örneklerinden oluşan Üç Güzeller Peri Bacası
Buradan sonra da Uçhisar Kalesi’ne geldik.
Kaleye çıktığımız da muazzam bir görüntüyle karşılaştık. Bu kaleden tüm
Kapadokya’nın güzellikleri ve Hasan Dağı ile Erciyes Dağı’nı görebiliyorduk. Bu
kalede zamanında Hristiyanların yaşadıkları bilinmekteymiş. Kale içinde
bilinmeyen gizli yollarla saklanma amaçlı kullanılmış. Kalenin en üstünde 3
tane mezar bulunmaktadır.
Uçhisar Kalesi
Uçhisar’dan sonra ise Deve şeklindeki
peri bacasıyla meşhur olan Paşabağ peribacalarına geldik. Burada da birçok peri
bacası vardı ancak en meşhuru deve şeklindeki peribacasıydı.
Daha sonra Türkiye’nin en uzun ırmağının
yani Kızılırmak’ında içinden geçtiği Avanos’a bir kez daha geldik. Bu sefer
ilçenin merkezine geldik. Burada
öncelikle öğle yemeği molası verdik. Öğle yemeği için girişimci kadınların
birlikte açtığı bir lokantaya geldik. Yemekler gayet güzeldi en azından
Derinkuyu’daki gözlemeden çok çok daha iyiydi diyebilirim. Yemeği yedikten
sonra Kızılırmak’ın üstünde olan ilçenin, meşhur sallanan köprüsünden geçtik
gerçekten de çok hoştu. Burada vaktimiz dolduktan sonra programımızda olmayan
ancak sonradan eklenen Hacı Bektaş-i Veli Hazretleri’nin türbesi bulunan
Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesine hareket ettik.
Avanos Kızılırmak’ta bir Irmak
Adası Örneği
Hacıbektaş-ı Veli Hazretleri’nin
türbesinin bulunduğu müze gerçekten çok güzeldi, büyük velinin verdiği huzur
kabrinin bulunduğu müzede kendisini gerçekten belli ediyordu. Müzede Hacı
Bektaş-ı Veli Hazretleri’nin ve dergâhının eşyaları sergileniyordu, benim bu
çok hoşuma gitti. Eşyaların başında insan tasvirleri yer alıyordu. Gerçekten bu
bölgeye gelip de burayı görmemek büyük kayıp olurdu bizim için.
Buradan ayrıldıktan sonra gezimizin son
durağı olan Kırşehir ili sınırları içerisinde olan Mucur Obruğuna doğru yola
çıktık.
Obruk gölü Kırşehir ilinin 30 km, Mucur
ilçesinin 10 km güneyinde olup, Kırşehir-Kayseri karayolunun 1 km kuzeyinde ve
Obruk köyünün hemen yanında bulunmaktadır.
Kayseri Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 20/09/1991 gün
ve 1106 sayılı kararı ile I. derece doğal sit alanı ilan edilen Obruk Gölü
çevresinin, adeta bir duvarı andıran tabi kayalıklarla çevrelendiği
görülmektedir. Göl seviyesine kadar olan derinlik yaklaşık 100 m, çapı ise 900
m civarındadır. Su derinliği yaklaşık 4-5 m olup, yer yer çok derin bölümlerin
olduğu da bilinmektedir. Gölde aynalı ve kambur sazan ile kadife türünde
balıklar yaşamaktadır. Gölün yarıya yakın yüzeyi sazlık ve diğer su
bitkileriyle kaplıdır.
Artık
gezimizin sonuna gelmiştik, bu gezi hem bana ve hem de gruptaki diğer
arkadaşlarıma çok şey kattı. Gezerek ve eğlenerek öğrenmek dedikleri olay bu
olsa gerek. Ankara’ya doğru yol alırken söz almak isteyenler, otobüste gezi
hakkındaki değerlendirmelerini yaptı ve herkesin geziden çok memnun kaldığı
anlaşıldı. Bu gezimizi güzel olmasına sebep olan Aylin ve Onur hocamıza çok
teşekkür etmemiz gerekiyor böyle güzel bir gezi programı bir daha zor bulunur
gerçekten. Doğu Karadeniz gezisinin de böyle olmasını umut ediyorum.
Mert
MANGÖR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder