Dünya
üzerindeki en zorlu şartlar, en çetin ortamlar soğuk iklim alanlarında ortaya
çıkmaktadır. Buzküre, yılın büyük bir bölümünde olumsuz koşullar ve sınırlı
olanaklar sunmaktadır. Bahsi geçen alanlar ekonomik faaliyetler açısından da
fakirdir. Tarım, hayvancılık, sanayi üretimi sınırlı alanlarda
yapılabilmektedir. Bununla birlikte fosil yakıtlar ve değerli madenler
bakımından Dünya’nın en zengin rezervleri periglasiyal bölgelerde
bulunmaktadır. Petrol ve doğalgaz kuyuları, altın madenleri, doğalgaz boru hatları
bir yana, donmuş topraklar insanlık için daha hayati işlevleri de yerine
getirmektedir. Gerek kapladığı alanın genişliği gerek etki alanı düşünüldüğünde
Dünya’nın soğuk bölgelerinin önemi daha iyi anlaşılacaktır. Dünya’daki kara
yüzeylerinin dörtte biri süreğen olarak donmuş durumda bulunmaktadır. Orta
kuşakta bulunmasına rağmen Türkiye’nin de %3’ü periglasiyal koşullara sahiptir.
Enerji, su ve karbon döngüsü bağlamında ele alındığında gerek Türkiye’de
gerekse Dünya’da permafrosta sahip periglasiyal alanların yaşamsal önemi olduğu
görülmektedir. Tatlı suların büyük bir bölümünü barındırmalarının yanı sıra
küresel iklime etkisi de periglasiyal ortamların bilimsel çalışmaların odağında
olmasının gerekçelerindendir.
Türkiye’de
periglasiyal alanları konu alan pek çok araştırma ve çalışma bulunmaktadır.
Bununla birlikte gerek periglasiyal jeomorfoloji konularını gerekse de
permafrost ve ilgili kavramları ayrıntılarıyla, derinlemesine ele alan bir
çalışma bulunmamaktadır. Geçmişten günümüze yapılan araştırmaları derlemesinin
yanı sıra kaynak eser olarak da kabul edilebilecek bu tip bir yayın sadece alan
yazınındaki güncel terim ve tartışmaları açıklamakla kalmayacak, ayrıca bu
alanda çalışmak isteyenlere de ışık tutacaktır. Soğuk iklimlerin özellikleri,
periglasiyal morfolojiyi biçimlendiren süreç, mekanizma ve oluşumları
bütünlüklü bir şekilde ortaya koyan bir başvuru kaynağı geçmişten geleceğe bir
köprü görevi üstlenecektir.
Permafrost
ve donma çözülme döngülerine bağlı olarak gelişen yerşekilleri Türkiye’nin
dağlarında bulunmaktadır. Nadir birer mücevher gibi değerli olan bu alanların
iklimi, hidrografyası, bitki örtüsü, toprağı, jeomorfolojisi diğer morfojenetik
bölgelerden farklıdır. Gelişen teknoloji ve ulaşım imkânlarına karşın
Türkiye’nin dağları hak ettiği ilgiyi görememektedir. Yüksek dağlık alanlar
sadece coğrafyacılar açısından değil, biyolog, çevre mühendisi, entomolog,
jeolog ve daha pek çok farklı bilim dalıyla uğraşan insanlar açısından da
önemli olasılıklar sunmaktadır. Türkiye’nin dağlarına gereksinim duyulan
ilginin çoğalması bakımından da bu ve benzeri kaynakların gerekliliği açıktır.
Sadece uzmanların değil, dağlara ve kuzey topraklarına ilgi duyan herkesin
morfolojik gelişimi anlayabilmesi önemli sonuçlar doğuracaktır.
‘Permafrost
ve Periglasiyal Jeomorfoloji’ isimli bu çalışmanın ortaya çıkmasında temel
motivasyon, alandaki devasa boşluğun doldurulmasına ön ayak olabilecek derli
toplu bir çalışma ortaya koyabilmektir. Bunun önemli bileşenlerinden biri güncel
bir sözlük çalışmasıdır. Uluslararası Permafrost Birliği’ne (IPA) bağlı bilim
insanlarının 1988’den beri üzerinde çalıştığı ve en son 2005 yılında gözden
geçirilen ‘Çok Dilli Permafrost ve Taban Buzu Terimleri Sözlüğü’ 2013 yılında
Türkçeye çevrilmiştir. Periglasiyal alan yazınından sayısız araştırma ve
çalışmaya değinilen bu kitabın iskeletini de kırka yakın saygıdeğer bilim
insanın katkısıyla hazırlanmış bu çok değerli eser oluşturmaktadır.
Çalışmanın
birinci bölümünde permafrost ve periglasiyal jeomorfoloji araştırmalarına neden
gereksinim duyulduğu ve günümüzdeki çalışmalara yön veren güdülenmeler konu
edilmiştir. Kısa da olsa periglasiyal alan yazınının tarihçesi ve tartışmalara
değinilmiştir. Kavramsal çerçeve ve gerek duyulan tanımlar, tanımlamalar da
birinci bölüm içinde yer alan konulardır. Periglasiyal ortamları oluşturan
etkenler, Dünya ve Türkiye’de periglasiyal ortamların alansal dağılışı ikinci
bölümünün konusunu oluşturmaktadır. Birbirinden farklı gerçeklikleri olan
periglasiyal alanları yaratan sıcaklık, yağış ve nemlilik şartlarının analizi
periglasiyal iklimlerin değerlendirmesini içermektedir. Permafrostun mercek
altına alındığı üçüncü bölümde, donmuş zemin bütün boyutlarıyla ele
alınmaktadır. Permafrostun oluşumunu, gelişimini etkileyen faktörler,
permafrost hidrolojisi, aktif katman kavramı ve bileşenleri bu bölümde ele
alınan başlıca konular olarak sıralanabilir. Soğuk iklimlerde ortaya çıkan
günlenme, ufalanma süreçleri dördüncü bölümünün konusudur. Zemindeki donma
çözülmenin ortaya çıkardığı kayrojenetik süreçler, fiziksel, kimyasal ve
organik ayrışma yapıları analitik bir tarzda incelenmiştir. Ayrışma sonucu
ortaya çıkan malzemeler ve bunların gelişiminde etkili olan mekanizmalar da bu
bölüm kapsamında ele alınan süreçlerdir. Suyun evrendeki tüm diğer maddelerden
farklı doğası, periglasiyal alanları şekillendiren başlıca faktördür.
Katılaştıkça hacmi artan su, üzerindeki ve çevresindeki kayaç ya da
malzemelerin deforme olmasına neden olmaktadır. Taban suyu/buzu, kayrohidroloji
ve hidrolojik süreçlerin ortaya çıkardığı sonuçlar beşinci bölümünün konusunu
oluşturmaktadır. Permafrost ve donma çözülmenin en önemli bileşenleri arasında
sayılabilecek kayrostratigrafi ve kayrolitoloji de beşinci bölümde
değerlendirilmektedir. Soğuk iklim kuşaklarını oluşturan koşul ve durumlar
sürekli olarak değişim içerisindedirler. Jeolojik ölçekte kısa dönemler
sırasında artan ya da azalan eğilimler yaşanmaktadır. Buna bağlı olarak
permafrost ilerlemesi ve gerilemesinin gerçekleşmektedir. Her iki durumda da
karakteristik yerşekilleri oluşmaktadır. Altıncı bölümde permafrost birikiminin
nedenleri ve bu birikim sonucunda gelişen şekiller incelenmektedir. Kaya
buzulları, turba platoları, palsa, lithalsalar yanı sıra donmaya bağlı gelişen
geçici, kalıcı tümsekler, pingolar da bu bölüm içinde ayrıntılarıyla, tüm
boyutlarıyla ortaya konmaktadır. Periglasiyal bölgelerin alameti farikası
birçok yerşeklinin oluşumunda aktif katman önemli bir yer tutmaktadır.
Mevsimlik donma ve çözülme süreçlerinin geliştiği aktif katman, kendine özgü
nitelikleriyle çoğu karakteristik şeklin ortaya çıkmasında belirleyici bir
konuma sahiptir. Yedinci bölümde aktif katman ayrıntılarıyla ele alınırken,
gelişimini etkileyen faktörler ve bunların sonuçları da analiz edilmektedir.
Aktif katman üzerinde sıklıkla görülen örüntülü zeminler, kayroturbasyon ve
donma kabarmalarının neden olduğu şekiller yedinci bölümde yer almaktadır.
Permafrostun birikimi kadar gerilemesi ya da aktif katmanın kalınlaşmasına
bağlı olarak gelişen şekiller de periglasiyal jeomorfolojide önemli yer
tutmaktadır. Türkiye’de araştırılan şekillerin büyük bir bölümünü bu süreçler
sonucu gelişen şekiller oluşturmaktadır. Sekizinci bölüm bütün bu oluşumları
termokarst başlığı altında toplamaktadır. Permafrost gerilemesinin nedenleriyle
birlikte termokarst sonucu oluşan çökmelerin sonuçları mercek altına
alınmaktadır. Ayrıca termoflüvyal erozyon, termal abrazyon gibi mekanizmaların
neden olduğu formasyonlar ve şekiller konu edilmektedir. Termokarstın etkisiyle
depolanan sedimentler, şekillenen göller, akarsular, depresyonlar analitik bir
bakış açısıyla ele alınmaktadır. Dokuzuncu bölüm diğer süreçlerle bağlantılı
olarak periglasiyal alanlarda yamaç gelişimini konu almaktadır. Kütle
hareketlerinin odağa alındığı bu bölümde soliflüksiyon ve akmaların neden
olduğu karakteristik yerşekilleri oluşumuna etki eden faktörlerle bir arada
incelenmektedir. Bu haliyle sadece permafrost ve donma çözülme döngüleri değil,
periglasiyal alanlardaki azonal süreçler de göz önünde bulundurulmuş olmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder